.
İÇERİK  
  Ana Sayfa
  İletişim
  KAYNAK KULLANIMI HAKKINDA...
  EPHRAIM KISHON- Yazar
  HALE KUNTAY - Çevirmen
  KISHON USULU ROMEO JULIET
  ROMEO ve JULİET -III.PERDE V. SAHNE
  ŞARKI SÖZLERİ
  KISA KISA
  MERAKLISINA SEÇME ROMEO JULIET'LER
  "TARLA KUŞUYDU JULIET" OYUNU ÜZERİNE
  TARLA KUŞU VE BÜLBÜL
  LUCRETIA
  RAPE OF LUCRECE
  MEKANLAR
  ELIZABETH DÖNEMİ LİRİK ŞİİRLERİ
  TÜM ZAMANLARIN YAZARI
  SHAKESPEARE'S STRATFORD
  PORTRAITS OF SHAKESPEARE
  KATOLİK İNANCINDA EVLİLİK
  AŞKIN HALLERİ
  AŞK VE EVLİLİK: ÇOĞALMANIN DÜŞÜNYAPISI
  YAHUDİLİKTE EVLİLİK VE BOŞANMA
  EVLİLİK VE AİLE
  SEKS VE İLİŞKİ
  İTALYAN MUTFAĞI VE MAKARNA
  YEMEKLERİN TOPLUMSAL İŞLEVLERİ
  YEME VE CİNSELLİĞİ DÜZENLEYEN LİMBİK SİSTEM
  FREUD'TAN..
  KUTSAL EVLİLİĞİN KAYNAKLARI
  AŞK UZERİNE MARAZÎ BİR DENEME DAHA
  PSİKİYATRİK AÇIDAN EVLİLİK VE CİNSELLİK
  SHAKESPEARE' DE EROTİK ÖGELER
  SHAKESPEAR'İN OYUNLARINDA SİYASET
  YEME EYLEMİ VE CİNSEL UYARICILAR İLİŞKİSİ
  SHAKESPEARE' İN HAYATTAYKEN YAPILAN TEK PORTRESİ
  OYUN HAKKINDA GÖRÜŞLER



																							
TARLA KUŞU VE BÜLBÜL

Tarla Kuşu ve Bülbül
(ya da Shakespeare oyunlarına ornitolojik yaklaşım:)

 

         Tarla kuşu; (çayır kuşu, toygar ya da turgay) İngilizce; Lark,  Latince adıyla “Alauda arvensis”toygargillerden küçük, ötücü bir kuştur.

         



  
18-19 cm boyunda bozkırlar ve tarlalarda, çoğunlukla yerde yaşayan ötücü bir kuş türüdür. Sürekli, yumuşak ve melodik bir ötüşü vardır. Kısa, küt bir ibiği ve kısa, kalın, sivri bir gagası vardır. Gövdesinin üst kısmı kahverengi tonlarında, alt kısmı ise beyazdır. Üreme döneminde kanat çırparak havada asılı kalır ve bu şeklideyken öter. Bir defada 3-6 yumurta bırakır. Tüneğinden, uçuş sırasında yükselirken ya da havada asılı kaldığı zamanlarda öter; sürekli, yumuşak ve melodik ötüşü yakından daha gür, uzaktan ise daha berrak duyulur.

            Ağaçsız açık alanları, çiftlikleri, yaylaları, otlakları, kırları, fundalıkları, kıyı kumullarını ve ekili alanları seven bir kuş olan T ARLA KUŞU,  batılı şairlerin eserlerinde hayli  fazla yer tutar. İngiliz şairi Coleridge'nin, tarla kuşu'nun ötüşünü «bulutların arasındaki bir meleğin şarkı söyleyişi» ne benzetmesinde hakikat payı vardır. Tarla kuşu daha çok açık alanlara rağbet eder, üzerine tüneyip öteceği yüksek bir tüneğin yokluğunda da şakımak için havada yükseklere çıkar. Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'da yayılış gösterir. Ülkemizde de yaygın olarak görülürler. Rahatsız edildiğinde diğer toygarlar gibi yürüyerek ya da koşarak uzaklaşmak yerine yere çömelir. Uçarken yere inmeden hemen önce kurşun gibi kendisini bırakarak düşer.
            Shakespeare’in sadece Romeo ve Juliet’de değil başka metinlerinde de “sabahın habercisi” olarak andığı Tarla kuşu, genel olarak ince yapılı, oldukça kısa ve kuvvetsiz koni biçimli gagalı, orta uzunlukta ve sivri kanatlı bir kuştur. 17-18 santim uzunluğundaki bu kuşun sırtı toprak rengi, çenesi ve gözünün üzerindeki çizgiler kirli beyaz, yanakları ve kulak bölgesi, gerdanı, üst göğüs bölgesi ve yanları pas rengi fon üzerinde daha koyu çizgili, kuyruğunun yanlan beyaz kenarlıdır. Bu tür bütün Avrupa'da, Kuzey Afrika'da ve ılımlı Asya'yla Kuzey Asya'nın büyük bir kısmında yaşar. Adi Avrupa tarla kuşu, yerdeki basit bir ot yuvanın içine benekli ve grimsi 4 - 5 yumurta yumurtlar. Tarla kuşları birçok yer kuşları gibi, hoplayacaklarına koşarlar.
            Birçok çöl tarla kuşları kamuflaj kurallarına uyarlar. Toprağın kızılımsı olduğu yerlerde tarla kuşlarının tüylerinin rengi de böyledir. Toprağın siyahımsı, kahverengi veya gri olduğu yerlerde, bu kuşların tüyleri aynı renkleri alır. Bu kamuflaj, çöller ve otluk ovalar gibi çalısı olmayan yerlerde tarla kuşlarının, atmaca gibi kuşların saldırılarına karşı tek korunma silâhlarıdır.

 

SHAKESPEARE’İN “TARLA KUŞU”LU  BAZI SAHNELERİ İÇİN

BKZ:

BİR YAZ GECESİ RÜYASI Perde III / Sahne I

AŞKIN BOŞA GİDEN EMEĞİ Perde V / Sahne II

CYMBELINE Perde II / Sahne III



            BÜLBÜL (Nightingale) Turdidae (Ardıçkuşlarıgiller) familyasına mensup bir türdür. Ortalama 16 cm boyunda, serçe iriliğinde ötücü ve göçücü bir kuştur. Genelde görmekten ziyade sesini işitirsiniz. Sıklıkla dalların arasına saklanır. Sırtı kahverengimsi, karnı boz renkli, kuyruğu kestane rengindedir.
           


İlk uçma tüyü kanat üstü tüylerinden; dördüncü de ikinciden daha uzun; üst tarafı düz ve hafif kırmızımsı-kahverengi ve kuyruğu oldukça kızıl; kuyrukta lekeler bulunmaz; boyunda grilik görülür. Karnı soluk gri-kirli sarıdır.Siyah gözü vardır ve gözünü çevreleyen beyazımdı bir çember vardır.
            Akdeniz ülkelerinin orman ve bahçelerinde bol rastlanır. Yaprak döken açık ormanlarda, dere boyları, fundalıklar vs. gibi bahçelerde yaşar. Türkiye’nin hemen her tarafında uygun habitatlarda üreme göçmenidir.
            Bülbüller özellikle rutubetli bölgelerde çalılarla kaplı korularda yuvalanır ve sık bitki örtüsü arasına gizlenirler. Bülbül yuvası kuru yapraklardan yapılmış bir çanak biçimindedir. Yuvalarını genellikle ısırgan otları ve böğürtlen gibi orman altı bitki örtüsünü oluşturan sık çalılıkların arasına yaparlar. Toprağa yakın çalılık yerlerde iyi gizlenmiş yuvasına 4-6 tane mavi benekli, zeytin yeşili renginde yumurta bırakır. 13-14 gün kuluçkaya yatar. Bu sürede erkek dişisini ötüşleriyle eğlendirir. Erkek bülbül, dişisine yardım için öğle vakitleri birkaç saat kuluçkaya yatar. Yavrular 12-14 gün içinde gelişerek yuvayı terk eder. Yavruların göğüsleri kırmızı beneklidir. Üreme döneminin sona erdiği Temmuz-Ağustos aylarında Afrika'ya dönerler
            Kışı geçirmek için Eylülde Orta Afrika’ya göç eder, kışı Afrika'da geçirdikten sonra baharda üremek için Asya ve Avrupa'ya göç eder. Baharın gelişiyle nisan ayında yurdumuza döner. Gündüz gizlenir, gece göç eder.
            Dişilerden daha iyi öten erkek bülbülün sesinde 24 çeşit name bulunduğu tespit edilmiştir. İlkbahar mevsiminin eşsiz ötücüsü, şakımaya hazırlanırken, önce sesini tecrübe ediyor ve dinleyenin dikkatini çekmek istiyormuş gibi ufak bir giriş yapar. Sonra coşkunluğa gelerek boğazındaki kuvvet ve kudret namelerine büsbütün ferahlık vererek şakımaya başlar. Bülbül öterken kanatlarını çırpar. Diğer kuşlar gibi yalnız gündüzleri değil geceleri de öter.

 

Bülbülün mitolojik hikayesi ise şöyledir

Aedon Pandareos’un kızı ve Thebaili Zethos’un karısıdır. Zethos’un kardeşi Amphion, Niobe ile evlenip çok çocuk sahibi olduğu halde, çocukları çok seven Aedon’la Zethos’un yalnız bir çocuğu olur: İtylos. Aedon eltisini kıskanır ve bir gece en büyük oğlunu uykusunda öldürmeye kalkışır, ne var ki yanılır, karanlıkta Niobe’nin oğlunu değil de kendi çocuğunu öldürür. Bu yanlışlıktan öylesine derin bir acıya gömülür ki tanrılar tanrısı Zeus, onu bağışlamak zorunda kalır, Aedon’a acıyıp onu bir bülbüle dönüştürür. Bülbül Aedon, o günden beri hep bu yüzden, “İtylos! İtylos! İtylos!” diye acı acı ağlamaktaymış.


Aedon Oğlu İtylos'un Söylencesi

Aedon 2. (Milet) Miletos söylencesi: Aedon, Miletoslu Pandareos’un kızı ve Polytekhnos adlı sanatçının karısıdır. Kocasıyla birlikte Kolophon’da mutlu günler yaşarlar, İtys adında bir oğulları olur. Ama mutlulukları başlarına vurur, gurura kapılırlar: Zeus ile Hera’dan daha mutlu bir çift olmakla övündükleri için, Hera ceza olarak kavga tanrıçası Eris’i aralarına sokar. Karı-koca birbirleriyle yarışmaya girişirler, Polytekhnos araba yapmakta, Aedon kumaş dokumaktadır. Kim daha çabuk bitirecekse, öbürüne bir hizmetçi bulup getirecektir. Yarışmayı Aedon kazanır, kocası da gider Ephesos’tan onun kız kardeşi Khelidon’u (Yun. Kırlangıç) alır, yolda onu kirletir, saçlarını kesip köle kılığına sokar ve kız kardeşine kim olduğunu bildirirse, onu öldüreceğini söyleyerek Aedon’a verir. Aedon kız kardeşinin bir gün çeşme başında dert yandığını duyunca, onu tanır. İki kız kardeş öç almaya karar verirler, İtys’i öldürüp pişirirler ve babasına yedirirler. Polytekhnos işin farkına varınca çılgına döner, iki kız kardeşi öldürmek ister. Zeus araya girer ve birini bülbül, öbürünü kırlangıç haline sokar.(Bu mit aynı zamanda Shakespeare’inTitus Andronicus oyununa da kaynaklık edecektir)


Aedon 3. (Yunan) Atina söylencesi: Tragedya yazarlarının ve özellikle Sophokles’in yitik “Tereus” tragedyasında anlatıldığı gibi, Prokne ile Philomela Atina kralı Pandion’un kızlarıdır. Prokne Thrakia (Trakya) kralı Tereus’la evlenir ve İtys adlı bir oğulları olur. Ama Tereus Philomela ile de sevişir ve olup biteni kız kardeşine anlatmasın diye dilini koparır. İki kız kardeş İtys’i kesip babasına yedirmekle öç alırlar. Tanrılar Prokne’yi bülbül, Philomela’yı kırlangıç (başka bir anlatıma göre adı güzel sesli anlamına gelen Philomela bülbül olur), Tereus’u da hüthüt kuşuna dönüştürürler. Aristophanes “Kuşlar” komedyasında bu dramı, Hüthüt’ün ağzından şöyle anlatır:

"Uyan garip bülbülüm, uyan,
Çöz tanrısal dilini,
Dök yüreğindeki acıları,
Anlat o kutsal ağıtlarınla
Oğlumuz İtys’in başına gelenleri,
Kızıl boynundan su gibi aksın
Oğlumuzun adını inleyen sesin,
Sık fundalıklardan göklere yükselsin,
Apollon, altın saçlı tanrı
Duyup bu acı yankıları,
Alsın fildişi çalgısını,
Karşılık versin sana,
Tanrı koroları kursun yukarda,
Ve ölümsüz dudaklarından çıkan ezgiler
Karışsın sesine mutlu yüceliklerde.

 

 

SHAKESPEARE’İN “BÜLBÜL”LÜ  BAZI SAHNELERİ İÇİN

BKZ:

 

102. SONE

VERONA’LI İKİ CENTİLMEN Perde III / Sahne I

VENEDİK TACİRİ Perde V / Sahne I

 

 

 

 

 

 

 


TARLA KUŞUYDU JULIET  
 


Shakespeare' in yüzyıllardır insanları gözyaşına boğan karakterleri Romeo ve Juliet, Ephraim Kishon' un yeni kurgusunda günlük yaşantı ve çığırından çıkmış bir evlilik içinde ele alınıyor. İntiharın eşiğinden döndükten sonra evlenip bir de çocuk sahibi olan "kıdemli aşıklar" kimsenin öngöremediği bir hayatı sürdürürler. Bu dünyanın yaratıcısı Shakespeare mezarında ters döner ve olaylara müdahale etmek üzere eve gelir.

Engin Alkan'ın rejisiyle Romeo ve Juliet öyküsüne farklı bir yerden baktıran ve çağdaş bir "klasik" olarak İ.B.B. Şehir Tiyatroları repertuarında yerini alan oyunda, öten tarla kuşu muydu bülbül müydü sorusunun cevapsızlığı altına “aşk nasıl bu hale gelir”in cevabı aranıyor.

Pişirilen yemeklerin buharlarının canlı icra edilen notalarla kaynaştığı iki saatlik şölende, tariflere uygun yapılmaya kalkıldığında hep tadı kaçmış, alışveriş listelerinde unutulmuş, akşam yemeği telaşı arasında kaynamış ve sonunda dibi tutmuş “efsane aşk” ın tüm zamanlarda, tüm tanıdıklığıyla “ille de var” lığı hatırlatılıyor.


 
İ.B.B. ŞEHİR TİYATROLARI / EKİM 2009



 
DEFTER  
 
 
GÖSTERİMDEKİLER  
 



ALEMDAR

İSTANBUL EFENDİSİ







 
ARŞİV  
 






 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol